TÜBA Başkanı Şeker: Akademi dünyası adına üzüntü duydum
TÜRKİYE Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Yıllık Bilimsel Değerlendirme’ toplantısında Gazze’de yaşananlara sessiz kalan akademi dünyasına tepki gösterdi. Brezilya’da düzenlenen ‘Bilim20’ toplantısında ülkelerin akademi başkanlarının sessiz kaldığını ifade eden Şeker, “Akademi dünyası böyle durumlarda uyarıcı görevi görmeyecekse ne zaman görecek” dedi.
TÜBA tarafından düzenlenen ‘Yıllık Bilimsel Değerlendirme Toplantısı ve Genç Akademi Konferansı’a Atatürk Üniversitesi ev sahipliği yaptı. 15 Temmuz Milli İrade Salonu’nda düzenlenen toplantıya TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, akademisyenler ve davetliler katıldı. Atatürk Üniversitesi ve TÜBA’nın film gösterimiyle tanıtıldığı toplantıda konuşan Prof. Dr. Muzaffer Şeker, yıllık TÜBA değerlendirme toplantılarının her sene farklı bir üniversitede gerçekleştirildiğini bildirdi. Prof. Dr. Şeker, amaçlarının ödüllü bilim insanlarını tanıtmak olduğunu söyledi. Erzurum’a Brezilya’da düzenlenen G20’nin alt komisyonu olan Bilim20 toplantısından geldiğini ifade eden Şeker, akademi başkanlarının ve ülke temsilcilerinin Gazze’de yaşananlara sessiz kalmalarını eleştirdi. Prof. Dr. Şeker, “Geçmişten dersler çıkarılmadığı için benzer hataların halen devam ettiğini görmek bizleri yoruyor, üzüyor. Umarım kısa sürede bir ateşkes sağlanarak bölge barışa, huzura kavuşur ve bu zulmün bir an önce bitmesi için tüm insanlık el ele vererek gereğini yapar. Bu konuda susan, görmezden gelen ve bu kaygıyı, üzüntüyü yaşamayan kişilerin vicdanının bir gün gelip hesap vereceği ortamlar oluşacaktır. Bilim20’de bunların da altını çizdiğimizde G20’de bulunan ülkelerin akademi başkanlarının ve temsilcilerinin hiçbir şey konuşmamak ve söylemek istemediklerini maalesef üzüntüyle gördük. Kendilerine ‘bu geçmiş günahlarınızı düşünerek belki konuşmuyorsunuz ama yeni günahlara ortak olmamak için hiç olmazsa bir şeyler yapmanız gerektiğinin altını çizmek istiyorum’ diye uyarıda bulundum. Akademi dünyası adına üzüntü duyduğumu kendilerine ilettim. Gerçekten akademi dünyası böyle durumlarda uyarıcı görevi görmeyecekse ne zaman görecek. Bu kadar bencillik, bu kadar vesayet savaşı, kendini aymaz bir şekilde kaosa ve krize kaptırmış olmak, aklıselimle, ortak akılla uzlaşmayan kendi içerisinde çok çelişkili paradoks bir durum. Bunu yorumlamaktan bile aciz kalıyoruz” diye konuştu.
BORÇ PARAYLA KATILDIĞIMIZ DÖNEMLERİ HATIRLIYORUZ
Türkiye’nin bilimsel dünya üzerinden örnek aldığı, projelendirdiği çok yeni çalışmalar, dünyadaki gelişmeleri çok yakından takip ettiği önemli stratejik çalışmalarının söz konusu olduğunu belirten Şeker, şunları söyledi:
“Devletimiz, ilgili kuruluşlarımız gerekli desteği vererek biz bilim insanlarından çalışmamızı arzulamaktalar. Özellikle genç bilim insanlarımızın memleketin kıymetini bilerek, memleket için emek ve çabanın zorunlu olduğu bu akademik ekosistemde kendilerine sağlanmış olan bu imkanları iyi değerlendirmeli. Daha önceki yıllarda, şu an salonda çok kıdemli hocalarımız var. Bir proje desteği bulamamak, bir bilimsel toplantıya gitmek için neredeyse 2 yıllık birikimimizi harcadığımız dönemler, başkasından borç alarak başka bir ülkedeki toplantıya borç parayla katıldığımız dönemleri hatırlıyoruz. Geçmişin o sıkıntılı dönemlerinden bugünlere ibretler çıkarmak gerekiyor. Hocalarımız, ablalarımız, ağabeylerimiz o dönemlerde büyük sorumluluk bilinciyle Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişimi için gayretle emekle azimle çaba sarf ettiler. Yeni neslin bu konularda onlardan öğreneceği çok şey var. Ama çok kolay şikayet ediyoruz, çok kolay vazgeçiyoruz. Ülkeyi terk etmek çabası içine kapılan, sosyal medyadaki algı yönetiminin kurbanı olan gençlerimiz ortaya çıkıyor. Türkiye’nin sağlamış olduğu bu imkanları dünyada sağlayabilen çok az ülke var. Kendi insanımızın kendi ülkesi için yapabileceği fırsatların sağlandığı bu ortamlarda bilimsel faaliyetler üretmek için daha çok sabırla, daha çok azimle, coşkuyla çalışması gerekiyor.”
‘DUR DİYECEK OLAN AKADEMİSYENLER’
Prof. Dr. Muzaffer Şeker, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye’nin turizm ağırlıklı bir gelir kazanma stratejisi var. Türkiye’nin yükseköğretimde yeni beyinler genç nesiller kazanma şeklinde yabancı öğrenci politikası var. Türkiye’nin yatırımcı çekme çabası var. Türkiye’nin birçok ülkeyle ortaklaşa iş yapma çabası var. Yabancı düşmanlığı öyle kötü bir risk ki bunların hepsine engel olacak ve ülkenin geleceğini dinamitleyecek olan bir başlık. O yüzden yabancı düşmanlığına dur demesi gereken öncelikli olarak akademisyenler. Çünkü biz birçok dostumuzun İran’da, birçok dostumuzun Ukrayna’da, birçok dostumuzun Suriye’de, Bosna’da ne eziyetler çektiğini ve çalışamayacak ortamlarla karşı karşıya kaldığını gördük. Bunların birçoğunu Türkiye bağrına bastı. Biz bu konularda yanlış yaparsak bunun vebalini çocuklarımız ödeyemez. Bu konuda lütfen sosyal medyaya esir düşmeyelim. Kafa karışıklığına düşmeyelim. Dünyanın her yerinde göçmenler var. En büyük göçmen alıcı Amerika, Avrupa. Bakın Fransız milli takımına, Alman milli takımına. Kimlerin onlar adına top koşturduğunu görürsünüz. Dünya küreselleşmiş ortamdayken, zenginleşmek, gelecek nesillere hep beraber yürümek mümkün. Devletin stratejisine, güvenliğine lütfen güvenelim ve bu konulardaki bireysel hataların, yakılan kibritlerin büyük yangılara vesile olmasına izin vermeyelim.”
Açılış konuşmaları sonrası bilimsel değerlendirme toplantıları genç akademisyenlerin çeşitli konulardaki sunumlarıyla devam etti.